Abdurrahim Karakoç

Acaba
Uyuyan göllere ay ışığında
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında
Yağmurun saçını çözsem kim anlar?
***
Bir mekan kaplamış ne varsa nerde
Kendi ötesini saklar her perde
Sonsuzluğun sona erdiği yerde
Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar?
***
Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası
Eklenir yarama her dost yarası
Et oldum bıçakla kemik arası
Cellatla ahdimi bozsam kim anlar?
***
Doğumda yalan var, ölümde gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?
***
Gün geldi zamanı gömdüm kabire
Dağ oldu aklımın verdiği fire
Bağlasam telaşı çelik zincire
Sabrın derisini yüzsem kim anlar?
***
İçte deprem olur dışın düğümü
İhlâssız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar? 


Açık Dilekçe
Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey.
Yaklaşanı tâ yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey.

Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte faul bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey.

Kaş yaparken, göz çıkarır elleri
Çok silâhtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki hâlleri,
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey! .

Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey! .

Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım, ara benim hakkımı...
Bir yol göster, haksız mıyım, haklı mı?
Yorulmayım izlerinde savcı bey. 



Anadolu Gezisi
Ter kokuyordu Çukurova tarlaları,
Irgat Türküleri duyuluyordu uzaktan;
Ekin biçiyordu yalın ayaklı köy kızları
Elleri kabarıyordu oraktan.
Gökbelen dağlarına yağmur yağıyordu;
Yetimler mahallesinde bir çocuk ağlıyordu.

Kan kokuyordu doğunun çimenli yaylaları;
Silah sesleri geliyordu Şırnak'tan.
Oğulsuz koymuşlardı ak saçlı anaları;
Tütünler tedirgin olmuştu ocaktan.
Cilo dağlarında kamalaklar üşüyordu;
Garipler köyünde bir gelin düşünüyordu.

Yosun kokuyordu Karadeniz'in mavnaları;
Oynak havalar döküyordu parmaktan.
Buz gibi bir soğuk biçiyordu baharı;
Dal boylu gençler gidiyordu bıçaktan.
Ilgaz dağlarında kurtlar uluyordu.
Bekârlar kahvesinde bir adam uyuyordu.

Şehvet kokuyordu Ege'nin bereketli ovaları;
Körpe bedenler soyuluyordu ahlâktan.
Tedirgin etmişlerdi bizim havaları;
Yadırgı sesler geliyor plâktan.
Çatalkaya dağında kartallar dönüyordu;
Bir nesil yaşıyor, bir tarih ölüyordu.


Anadolu Sevgisi
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda, yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz, sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.
O kirli kabukta, o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın, yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör. 


Aynaların Ötesi
Her ne kusur varsa, geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.
Mecnunlar Mevlâ'yı bulursa canda,
El olur Leyla'lar elâ gözlü yâr.

Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün..
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar elâ gözlü yâr.

Eştikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliği hasret yer sevda göçünde.
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, elâ gözlü yâr.

Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalpteki yara..
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar elâ gözlü yâr.

Vakit dolar, nakit biter kasanda..
Sevgi bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar elâ gözlü yâr. 


Ayrılık Havası
Ben nefret eyledim sizin gerçekten
Yalanı severim, yalanı gayrı..
Tiksindim bülbülden, gülden, çiçekten
Yılanı severim, yılanı gayrı..

'Sapıtmış bu' diye beni yeriniz
Hakkımda bin türlü hüküm veriniz
Omuzumda yüktür dirileriniz
Öleni severim, öleni gayrı..

Uzun yaşamayı saymadım sanat
Kurda yürek oldum,kartala kanat
Oturup ağlayan korkağa inat
Güleni severim, güleni gayrı..

İyinin ardından 'kötü' demezdim
Kötünün elinden ekmek yemezdim
Birlikten kopana selâm vermezdim
Böleni severim, böleni gayrı..

Yıllarca boş yere canımı sıktım
Nihayet yol buldum, çığırdan çıktım
'Bey'den, 'efendi'den, 'sayın'dan bıktım
'Ulan'ı severim, 'ulan'ı gayrı.. 


Bebeğe Sitem
'Aman gelme' dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.

Kimisi su katar içtiğin süte
Kimisi at sokar yediğin ete
Günahtan, hileden, haramdan öte
Zulmet kuyusuna düşersin bebek.

Yukarıya gitsen 'köle' sayarlar
Aşağıya insen tefe koyarlar
Her saat bir başka renge boyarlar
Baktıkça sen sana şaşarsın bebek.

Önün bal-petekli, elin mühürlü
Omuzun kötekli, dilin mühürlü
Haftan ipotekli, yılın mühürlü
Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek.

Sevgimiz rüşvettir seversek seni
Aldatmak içindir ne versek seni
Kalleş çağımızla eversek seni
Gerdeğe girmeden boşarsın bebek 


Hasan'a Mektup
Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,
Huzur size ömür..... Dert salkım saçak.
Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,
Batıdan bir hava çalınca Hasan.

Kök saldı bahçede ayrık otları,
Yemler pay edildi, sattık atları.
Biz kovalım derken baştan bitleri,
Sülükler yapıştı, kulunca Hasan.

Süt dolu güğümü çalarız taşa,
Kutsal görevimiz 'Sağol çok yaşa !'
Mülkte hakikati aramak boşa,
Tüm suçlular güçlü olunca Hasan.

Derisini yüzdük demokrasinin,
İşi iştir imtiyazlı asinin.
Hakikatte vahşi, sözde 'vasinin'
Dörtnala gidilir yolunca Hasan.

Canım Hürriyeti koydunsa ara,
Ekmek yalınayak kaçtı dağlara.
Çevremize küsmüş kardeşlik var ya,
Haber ver, izini bulunca Hasan.

Soysuzlar taş atar mukaddesata
Karşı duramazsak bizdedir hata.
Tahammül teşviktir, böyle hayata,
Öl..İnsan küçülmez ölünce Hasan. 



Rica
Çileyi koklayıp gül niyetine
Zindana girersen, beni de çağır.
Sabrı, kanaatı bal niyetine
Ekmeğe dürersen, beni de çağır.

Bazen iki dünya sığar içime
Bazen iki güneş doğar içime
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.

Dostların var ise divanelerden
Göz yaşın aktıysa minarelerden
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan, beni de çağır

Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.

Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır. 



Yemin
Canım sağ oldukça rahmetli babam
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Ak sütün emziren ihtiyar anam,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Yerindedir daha aklım, iradem
Ve işte yeminim, işte ifadem!
İlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Meylim ne şöhrete, ne saltanata;
Hak için sarıldım ben bu sanata;
Kür-Şad, Bilge Kağan, Oğuzhan Ata,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Önümde dururken Türklüğün hâli,
Susup da boynuma almam vebali;
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali(r.a)
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,
Bana zindan olur Maraş, Elbistan
İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

İmanda bu fire, zillete bu zam!
Doymuyor yüreğim ne kadar yazsam.
Farabi, Gazali, İmamı Azam,
Susarsam, hakkını helal etmesin.

Nusret versin yeri, göğü yaratan
Çekip çıkartalım akı karadan
Ertuğrul Bey, Osman Gazi, Murat Han,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Ülküm aşk çölünde Veysel Karani
Ulubatlı Hasan eyler göreni
Fatih, Ak Şemsettin, Molla Gürani
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Bu yol bahadırlar, ermişler yolu;
Kendini davaya vermişler yolu!
Şeyh Mevlana, Derviş Yunus, Köroğlu,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Türkçe sevdalanan, İslâmca yanan
Adar milletine bir değil bin can
Yavuz Sultan Selim, Barbaros, Sinan
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Uyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il
Yüreğimi yetmiş yerden yara bil;
Mehmet Âkif, Osman Batur, Şeyh Şâmil
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Usta savaşçılar, genç mücahitler
İmkanıma hizmetime şahitler
Basbuğ, ülküdaşlar, aziz şehitler,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

İçimde İslâm'ın ince mânâsı
Önümde Türklüğün soylu davası
Of'lu Kör Şakir'in Elif anası,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Sevdim, milletime gönlümü verdim
Zalimin zulmüne göğsümü gerdim
Kırıkhanlı Kâzım, Niksarlı Nedim,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Kemal'imiz, Turan'ımız, Hacı'mız
Beraberdir sevincimiz, acımız
Mut'ta davar güden Zeynep bacımız,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Mühim değil güceneni, küseni
Allah sevmez haksızlığa susanı
Yozgat'ın Yerköy'lü Yetim Hasan'ı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Komünist, siyonist, pusudan çıktı
Dinime saldırdı, töremi yıktı
Gönen'li Gülizar, Bünyan'lı Sıtkı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Yurdum bir kağıttır ışık beyazı
Üstünde insanlar mukaddes yazı
Genci, ihtiyarı gelini kızı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Mazlumlar hakkını almayıp ele,
Günü gün edersem zalimler ile
Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Allah rızasıdır arzum, emelim!
Bu necip milleti ondan severim
Hazreti Muhammed(S.A.V) gerçek rehberim,
Susarsam, hakkını helal etmesin





Ziyaretçi Sayacı
 
Arama
 
Gündemdekiler
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol