Sindirim Sistemi Y.

Sindirim Sistemimiz ve Sindirim Sistemi Sağlığımız (Konu Anlatımı)

 

 

Besin maddelerinin içeriklerine göre karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, su ve mineraller olarak gruplandırıldığını biliyoruz. Besin içerikleri büyük moleküllerdir. Büyük moleküllü besin içeriklerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere parçalanması gerekir. Yediğimiz besinler hücrelerimize geçebilecek duruma sindirim işlemi sonucunda gelir.

Sindirim büyük moleküllü besin içeriklerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere dönüştürülmesidir. Öyleyse vücudumuzda sindirim nasıl Gerçekleşir? Besinlerin hücrelerimiz tarafından kullanılabilecek kadar küçük parçalar bölerek kana geçişini sağlamak sindirim sisteminin görevidir.
Sindirim çiğnemeyle başlar. Besinlerin çiğneme ve kas hareketleriyle küçük parçalara ayrılması mekanik sindirimdir. Besinlerin enzim adı verilen bazı salgılar yardımıyla parçalanmasına ise kimyasal sindirim denir.

 

Sindirim: Büyük moleküllü besin maddelerinin, sindirim sistemi organlarında parçalanarak, kana geçebilecek hale gelmesine sindirim denir.
Büyük moleküllü besin maddeleri:

Karbonhidratlar           ------------------>Glikoz
Proteinler                    ------------------>Amino asit
Yağlar                        ------------------>Yağ asidi+ gliserol (gliserin)
Şeklindeki küçük moleküller haline gelerek kana geçerler.


Sindirim faaliyetleri iki çeşittir:  Mekanik sindirim ve Kimyasal sindirim

1) Mekanik Sindirim: Besinlerin sindirim enzimleri kullanılmadan, yalnızca fiziksel olarak – dil, diş, mide, bağırsak hareketleri sayesinde- parçalanıp, küçük parçacıklar haline getirilmesidir. Yani besinlerin kesilmesi, parçalanması, mide ve bağırsaklarda salgılanan sular sayesinde boza kıvamına getirilmesidir.
2) Kimyasal Sindirim: Parçalanmış ve sulandırılmış besinlerin enzimler yardımıyla ( tükürük, mide ve bağırsak öz suları, pankreas ve karaciğer salgılarıyla) kimyasal değişime uğrayıp, yapı taşlarına parçalanmasına denir. Kimyasal sindirimde mutlaka enzim ve su kullanılır.
 

 

Kimyasal Sindirimin Özeti

 

Salgılanan Yer              Sindirdiği Sindirim Sıvısı              Besinler                                         
Tükürük Bezleri Tükürük Karbonhidratlar
Mide Mide öz suyu  Proteinler
Karaciğer Öd (safra) Yağlar
Pankreas Pankreas öz suyu Karbonhidratlar ,Yağlar ,Proteinler
İnce bağırsak Bağırsak öz suyu Karbonhidratlar Proteinler

 

Önemli NOT:

 

*Kimyasal sindirimde enzimlerin besin içerikleri küçük moleküllere parçalanmaktadır. Besin içeriklerinin her biri sindirim sırasında küçük moleküllere parçalanır.

*Beslenme: Hücrelerin canlılığını koruması  ,yeni bileşikler sentezlemesi enerji kaynağı olarak kullanması için dışardan karbonhidrat , yağ , vitamin su ve minerallerin alınması olayıdır.

*Bir hücreliler , süngerler vb basit yapılı hücrelerin içindeki besinler kofullarında sindirilir.

*Yutma:besinlerin ağızdan mideye ulaşması olayıdır. Yutma sırasında soluk borusuna besin kaçmasını önlemek için anlık olarak solunum durur.

 

 

Sindirim Sistemimizi Oluşturan Yapı ve Organlar

 





Ağız: Besinlerin mekanik sindirimi çiğneme ile gerçekleşir. Karbonhidratların kimyasal sindirimi ise tükürük içerisinde bulunan enzimler sayesinde başlar.

Yanaklar, dudaklar, küçük dil ve damak tarafından çevrilmiş boşluktur. Ağızda dişler, dil ve tükürük bezleri bulunur.
 

 

 

 

 

 

a)Dişler: Dişler besinleri parçalayıp öğüterek mekanik sindirimi başlatır. Yetişkin bir insanda 32 tane diş bulunur. Bir dişe dıştan bakıldığında taç, boyun, kök olmak üzere üç kısım vardır.
Taç: Dişin dıştan görünen, beyaz kısmıdır. Mine ve dentin tabakaları buradadır.
Boyun: Taç ile kök arasındaki, diş etlerinin sarıldığı kısımdır.
Kök: Dişin çene kemiğine yerleştiği kısımdır.
Not: Dentin (fildişi ) tabakasının içinde diş özü bulunur ve canlıdır. Mine tabakası, sıcak, soğuk ve sert şeylerden çatlar. Bu çatlağa yerleşen mikroplar dişin çürümesine yol açar. Çürük, diş özüne ulaşırsa ağrı yapar.
b) Dil: Ağızda lokmayı çeviren ve dişlere sevk eden kısımdır. Çizgili kastan yapılmış olup, üzerinde tad alma hücreleri vardır. Dil, aynı zamanda konuşma organımızdır.
c) Tükürük Bezleri: Tükürük bezleri yüz kasları arasına yerleşmiş, üzün salkımı şeklindeki bezeler olup, tükürük salgılar. Tükürük, çoğu sudan ibaret olan bir sıvıdır. İçerisinde mukus, amilaz (pityalin) enzimi ve madensel tuzlar bulunur.
Tükürük bezleri üç tanedir: 1- Kulak altı 2- Dil altı 3- Çene altı. Kulak altı bezlerinin iltihaplanması kabakulak hastalığıdır.

 

 

 

 

Yutak: Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini sağlar.Yutakta sindirim olmaz.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yemek Borusu: Besinleri yapısında bulunan kaslar yardımıyla mideye iletir.Yemek borusunda sindirim gerçekleşmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mide: Besinlerin mekanik sindirimi, midenin kasılıp gevşeme hareketi ile devam eder. Kimyasal sindirim ise mide öz suyu içinde bulunan mide asidi ve enzimler tarafından gerçekleştirilir. Böylece, besinler parçalanarak küçük moleküller hâline getirilmiş olur. Proteinlerin sindirimi midede başlar.

 Mide, karın boşluğunun sol tarafında, diyaframın altında yer alan, çaydanlık biçiminde bir torbadır. Mide, üst taraftan mide ağzı (kardia kapakçığı ) ve alt taraftan mide kapısı (pilor kapağı) ile on iki parmak bağırsağına bağlanır.
Midenin yapısı üç tabakadır: en dışta zar (periton) , ortada kas, en içte ise mukoza tabakaları bulunur.
Midenin en içindeki mukoza tabakasında bulunan mukoza hücreleri, şekil değiştirerek mide bezlerini oluşturur. Mide bezleri önemlidir çünkü mide öz suyu salgılarlar.
Mide öz suyunda; hidroklorik asit (HCl), pepsin enzimi ve lap enzimleri bulunur.
*Hidroklorik asit hem diğer enzimlerin etkinliğini artırır, hem de besinlerle gelen mikropları öldürür. Midemiz bu asitten etkilenmez çünkü mukoza tabakasının ürettiği mukus mide çeperini korur. Aksi halde mide delinir ve ülser oluşur.
*Ayrıca mukus sayesinde ve mide kaslarının hareketi sayesinde mideye gelen besinler yumuşar. Bu da midede gerçekleşen mekanik sindirimdir.
*Proteinlerin kimyasal sindirimi ilk olarak midede gerçekleşir. Mide öz suyu, pepsin ve lap enzimleri sayesinde proteinler yapı taşlarına ayrılmaya başlar.
Midede sindirim besinlerin çeşidine göre 1- 4 saat sürer. Bu süre içinde mide alt kapısı pilor, ara ara açılarak besinlerin, ince bağırsağın on iki parmak bağırsağı kısmına aktarılması sağlanır.


İnce Bağırsak: Yağların kimyasal sindirimi burada başlar. İnce bağırsağa gelen pankreas öz suyu ile yağların, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimi tamamlanır. B esinler ince bağırsakta en küçük moleküllerine kadar parçalanır. Bu moleküllerin ince bağırsaktan kan damarlarına geçmesi olayına emilim adı verilir. İnce bağırsak, sindirim sistemimizin en uzun bölümüdür.

İnce Bağırsak 7- 8 m. Uzunluğunda, 2–3 cm genişliğinde olup, mide kapısından sonra gelen kısımdır. Yapısı mide gibi üç katlıdır: En dışta periton ( zar), ortada kaslar, en içte bağırsak epiteli bulunur.
Onikiparmak bağırsağı: İnce bağırsağın mide ile birleşen ilk kısmına onikiparmak bağırsağı denir. ( ilk 20 -25 cm’lik
kısım) . Kıvrımlı bir yapıya sahiptir. İnce bağırsağın en önemli kısmıdır. Buraya karaciğerin safra salgısı (koledok kanalı ile) ve pankreasın sindirim enzimleri (virsung kanalı ile ) boşaltılır.
*Onikiparmak bağırsağında karbonhidrat, protein ve yağların sindirimi gerçekleşir. Yağların sindirimi, karaciğerden gelen safra salgısının etkisiyle ilk kez burada başlar. ( safra bir enzim değildir. Yağları yapı taşına ayırmaz, yağ damlacıklarına dönüştürür.)
Onikiparmak bağırsağından sonra gelen ince bağırsağın diğer kısımları kıvrımlar yaparak uzanır. İnce bağırsağın iç yüzeyinde salgı bezleri ile villus denilen ve sayıları 5 milyonu bulan tümürler vardır.
Salgı bezleri, karbonhidrat, protein ve yağların sindirimini sona erdirecek enzimler üretir. Kimyasal sindirim ince bağırsakta son bulur. Villuslar sayesinde ise emilim yüzeyi artmış olur ve sindirilmiş besinlerin emilimi kolaylaşır.

İnce Bağırsağının Görevi: Ağızda kısmen sindirilmiş karbonhidratlar ile midede kısmen sindirilmiş proteinlerin ve sindirimi henüz başlamamış olan yağların sindirimini gerçekleştirmek ve tamamlamaktır. Diğer görevi ise, villuslar sayesinde sindirilen besinlerin emilmesini ve böylece kana karışmasını sağlamaktır.

Böylece şimdiye kadar anlattığımız süreçte:
Proteinler                -------------->amino asitlere
Karbonhidratlar      -------------->glikoza
Yağlar                    -------------->yağ asidi ve gliserin ( gliserol) e dönüştürülmüş olur.
Su, mineraller ve vitaminler sindirime uğramazlar.
 

Kalın Bağırsak: Besinler içerisinde kalan su, kalın bağırsak tarafından emilir. Atık maddeler ise sindirim sisteminin son bölümü olan anüse gönderilir.

 

Kalın Bağırsak İnce bağırsaktan anüse kadar yaklaşık 6 cm çapında, 1,5 m uzunluğunda bir borudur. İnce bağırsakla kalın bağırsağın birleştiği yerde kör bağırsak bulunur. Kör bağırsaktan çıkan parmak şeklindeki uzantıya apandis denir. Apandisin iltihaplanmasına ise apandisit denir. Kalın bağırsağın dışa açılan kısmına anüs denir.

 

Sindirilen Besinlerin Kana Geçmesi
Besin maddelerinin sindirimi tamamlandıktan sonra dolaşım sistemine aktarılmasına emilim denir. İki yolla olur:
1- Kılcal Kan Damarlarıyla: Glikoz (şeker) , amino asit, mineraller, suda çözünen vitaminler (B ve C ) ve su, villuslar tarafından emilerek, kılcal kan damarlarına geçer. Ve kan damarları aracılığıyla önce karaciğere taşınır. Karaciğerde zehirlerinden arındırılır. Protein – şeker oranı ayarlanır. Kandaki şeker dengesi sağlanır. Buradan kalbin sağ kulakçığına taşınır.
2- Lenf Yoluyla: Yağ asidi ve gliserin ve yağda çözünen vitaminler (A,D,E,K ), villuslardaki lenf damarlarıyla emilir. Lenf sistemine karışır. Bu yolla kalbin sağ kulakçığına taşınır.
Yağ asidi ve gliserin, lenf damarlarından geçerken üzerleri ince bir protein kılıfla kaplanarak yağ molekülü oluşturulur. Çünkü gliserin alkol özelliği taşır. Alkol, hücre zarını erittiğinden doğrudan kana karışması zararlıdır
 




!!!! Kalın bağırsakta kimyasal ya da mekanik sindirim yapılmaz !!!!

Yalnızca ince bağırsakta sindirilemeyen atıklar buraya taşınır. Gelen atıklara karışan su ve mineraller gibi yararlı maddeler emilerek kana verilir. Arta kalan maddeler, kalınbağırsağın son kısmı olan rektuma gelir ve anüsten dışarı atılır.


Sindirim sisteminin her yerinde bulunan çürükçül bakteriler en çok kalın bağırsakta bulunur. Dışkının rengi ve kokusu bu bakterilerden kaynaklanır. Ayrıca kalın bağırsakta yaşayan yararlı bakteriler B ve K vitamini sentezler.
 


Anüs: Besin maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılamayan bölümü anüs yoluyla atık madde olarak vücuttan uzaklaştırılır.


Sindirime Yardımcı Organlar

 

Karaciğer: Safra adı verilen bir salgı üretir. Safra salgısı bir kanal yoluyla, yağların kimyasal sindirimini gerçekleştirmek üzere ince bağırsağa gönderilir.

 

Karaciğer Vücudun en büyük organı olup ( yaklaşık 2 kg kadar), karın boşluğunda ve sağ üst kısmında yer alır. Karaciğer sağ lob ve sol lob olmak üzere iki kısma ayrılır. Loblarda öd salgısı ( safra ) üretilir. Karaciğerden ayrılan bir kanal, loblarda üretilen safrayı safra kesesine taşır.
Safra kesesinden çıkan koledok kanalı ise, safra salgısını on iki parmak bağırsağına taşır. Burada safra salgısı yağları yağ damlaları şeklinde inceltmek ve böylece yağların sindirim yüzeyini artırmak için kullanılır.
Safra salgısı yavaş yavaş suyunu kaybederse safra taşları oluşur. Bu durumda koledok kanalı tıkanabilir. Safra geri emilerek kana karışır ve kan yoluyla dokulara taşınır. Böylece, sarılık hastalığı oluşur.
Karaciğerin Görevleri:
Karaciğerin 400 ‘e yakın görevi vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
1- Yağların sindirimini hızlandıran ve rektumda zararlı bakterilerin üremesini engelleyen safra sıvısı üretmek.
2- A, D, E, K , B 12 vitaminlerini depolamak, A vitamini üretmek.
3- Enerji kaynağımız olan glikozu, karaciğerde glikojen şeklinde depolayıp, insülin hormonu denetiminde kana vermek.
4- Bazı zararlı maddeleri zararsız hale getirmek.
5- Kanın pıhtılaşmasında görev alan proteinleri üretmek.
6- Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasını düzenlemek. Proteinlerin karbonhidrat ve yağa dönüşmesini sağlamak.
7- Lenf yapımında görevlidir.
8- Proteinlerin parçalanması sonucu açığa çıkan amonyağı, daha az zehirli olan üre haline dönüştürmek.
9- Yaşlı alyuvarların parçalanması ile açığa çıkan demiri depolamak. Ve alyuvar hücresi üretmek.

Pankreas: Pankreas öz suyunu salgılar. Pankreas öz suyu proteinlerin, karbonhidratların ve yağların kimyasal sindirimini gerçekleştiren enzimler içerir.

Midenin sol alt kısmında yer alır. Uzunca bir yaprağı andırır. Ortasında boydan boya uzanan bir kanal vardır. Pankreas hem hormon, hem de enzim salgılayan karma bir bezdir.
* Pankreas, ince bağırsağın uyarması sonucu öz su salgılar. Pankreas öz suyunda lipaz, amilaz ve tripsinojen enzimleri bulunur.
Lipaz, amilaz ve tirpsinojen enzimleri, protein, yağ ve karbonhidrat sindiriminde etkilidir. Pankreas, bu enzimleri virsung kanalı ile onikiparmak bağırsağına aktarır.
* Pankreas aynı zamanda insülin ve glukagon hormonlarını salgılar ve doğrudan kana verir. İnsülin kandaki şeker oranını azaltıcı etki yapar. Glukagon ise kandaki şeker oranını artırıcı etki yapar. İnsülin hormonunun çeşitli sebeplerle yeterince salgılanamaması şeker hastalığına yol açar. Çünkü böyle bir durumda kandaki şeker miktarı yükselir.
 

Önemli NOT:

*Ağızda Mekanik Sindirim: Ağza alınan besinlerin tükürük sıvısıyla ıslatılıp, dişler yardımıyla parçalanması olayıdır.
*Ağızda Kimyasal Sindirim: Ağza alınan nişastalı besinlere, tükürük sıvısı içindeki pityalin enzimi etki ederek, nişastayı bir çeşit şekere (glikoza ) çevirir. Nişastalı besinlerin ağzımızda tatlanmasının sebebi budur. Yani karbonhidratların sindirimi ağızda başlar.
*Sindirim sistemi yapı ve organlarına sırası ile ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüs dür.

*Sindirimin sadece midede gerçekleşmez. Besinlerin ağız ve midede mekanik, ağız, mide ve ince bağırsaklarda ise kimyasal sindiriminin gerçekleşir.

*Enzim:Canlılarda meydana gelen kimyasal reaksiyonları hızlandıran protein yapısındaki maddelerdir. Sindirim sırasında kimyasal sindirimde görev alırlar.

*Karaciğer yalnızca sindirimde  görev almaz. Karaciğerin vücuttaki diğer görevleri ise;  Zehirli maddelerin zehirsiz hale getirilmesi , A  vitamini sentezlenmesi , kanın pıhtılaşmasını önleyici madde üretimi , yaşlı alyuvar hücreleri parçalama ve fazla karbonhidrat ve proteinleri yağa dönüştürmektir.

*Midede karbonhidrat sindirimi görülmez
*Ağızda protein sindirimi yoktur.
*Yağların sindirimi yalnızca ince bağırsakta gerçekleşir. Ağız ve midede yağ sindirimi olmaz..

 

 

Yukarıdaki şekilde Enzimler, büyük moleküllü karbonhidrat , protein ve yağları  (besin içeriklerini ) küçük moleküllere dönüştürür.Tespihi tanelerine veya tarağı tırnaklarına ayırmak gibi bir olaydır.

 

Üstteki şemada sindirim sistemimizde besin içeriklerinin kimyasal sindirim sırasında   geçirdikleri değiiim görülmektedir.(örnek olarak tespih gibi giren karbonhidratın tanelerine parçalanışını sindirim organlarına göre gözleyebilirsiniz)

 

Önemli NOT:

*Besin içeriklerinden karbonhidrat, yağ ve proteinlerin sindirime uğrar ve ince bağırsaktan emilerek kana geçer.

*Su, vitamin ve minerallerin sindirime uğramadan kalın bağırsaktan emilir ve kana karışırlar.

 

 

 

 

 

Yukarıdaki şemada sindirime uğrayan besinlerin bağırsaklardan kana, kandan da vücut hücrelerine geçişi görülmektedir.

 

Önemli NOT:

*Besinlerin Taşınması:İnce bağırsağın yüzeyindeki villüsler içindeki kılcal kan damarları ile protein ve karbonhidratların yapı taşları , lenf kılcalları ile yağların yapı taşları taşınır

 

Sindirim Sistemimizin Sağlığını Korumak

 

Doğru Beslenmeyi Öğrenmek:

Dengeli ve yeterli beslenmemiz gerektiğini uzmanlardan ve büyüklerimizden sıkça duyarız. Dengeli ve yeterli beslenmek niçin bu kadar önemlidir? Vücudumuzun günlük enerji gereksinimini karşılamak, büyümemiz ve gelişmemizin sağlıklı olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekir. Yemek yemek temel ihtiyaçlarımızdandır. Ancak vücudumuz besinlerin ihtiyacımızdan fazla olan kısmını harcayamaz ve bunları yağa dönüştürerek depolar. Depolanan yağlar ise zamanla şişmanlığa sebep olur.

 

Dengeli ve yeterli beslenme besin içerikleri olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve suyun, ihtiyacımızı karşılayacak oranda ve birlikte alınmasıdır.

 Stres ile dengesiz ve yetersiz beslenme sindirim sistemi sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Lifli besinleri tüketmek ve dengeli ve yeterli beslenmek ise sindirim sisteminin sağlığını olumlu etkiler.

 

Sindirim sistemimizin sağlığını korumak için:

• Çok sıcak ve çok soğuk şeyler yiyip içmemeliyiz.

• Lokmaları iyice çiğnemeli ve yavaş yemeliyiz.

• Sofradan tam olarak doymadan kalkmalıyız.

• Yemek sırasında ve yemekten sonra fazla su içmemeliyiz.

• Yemekten sonra bir saat kadar istirahat etmeliyiz.

• Yemeğe çiğ salata veya taze meyve ile başlamalıyız.

• Kafeinli ve asitli içeceklerden uzak durmalıyız.

 

Sindirim Sistemi Hastalıkları:

Ülser: Mide öz suyunun mide ve onikiparmak bağırsağını aşındırmasıdır.
Tifo: Kirli su ve mikroplu yiyeceklerle geçen basillerin oluşturduğu bir hastalıktır.
Dizanteri: Basillerin ya da amiplerin kalın bağırsağa yerleşerek yol açtıkları bir hastalıktır.
Kolera: Yiyecekler veya dışkıyla bulaşan virgül şeklindeki bakterilerin oluşturduğu bir hastalıktır.
İshal: Bütün bulaşıcı hastalıklar, bağırsak parazitleri, beslenme ve emilim bozukluklarında ortaya çıkan bir hastalıktır.
Gıda zehirlenmesi: Bozulmuş, mikroplu veya kirli besinlerin yol açtığı bir hastalıktır.
Apandisit: Kör bağırsaktaki apandisin iltihaplanmasıdır.
 

 

Alkolden ve Sigaradan Uzak Durmak:

 Alkol, midenin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite ve kusmaya yol açabilir. Midenin üst bölümüyle yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara sebep olabilir. Alkolün uzun süre kullanılması özellikle B vitaminlerinin ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Ayrıca yüksek miktarda tüketilen alkol, karaciğer için önemli bir tehdit oluşturur. Sigara içme alışkanlığı da benzer sorunlara yol açar. Sindirim sistemimiz yediğimiz besinlerin sindirilmesini ve bu besinlerin ince bağırsak tarafından emilerek kanımıza geçmesini sağlar. Sindirim sonucu oluşan küçük moleküller dolaşım sistemimiz aracılığıyla hücrelerimize kadar taşınır. Vücudumuz besin içeriklerini enerji üretmek, yapım ve onarımını gerçekleştirmek ve faaliyetlerini düzenlemek için kullanır. Vücudumuz bu önemli görevlerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu besin içeriklerini besin gruplarından sağlar. Aşağıdaki metni okuyarak besin gruplarının yeterli ve dengeli bir şekilde tüketilmesinin vücudumuz ve sindirim sistemimizin sağlığı için önemini kavrayalım.

 

DENGELİ VE YETERLİ BESLENMENİN ÖNEMİ

Sağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi, vatandaşlarımızın beslenme konusunda bilinçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla “Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi”ni hazırlamıştır. Rehberde, her gün alınması gereken temel besinler, yandaki dört yapraklı yonca şekli üzerinde gösterilmiştir. Yoncanın her bir yaprağı bir besin grubunu göstermektedir. Her bir besin grubu ve bunların vücudumuz için önemi aşağıda belirtilmiştir.

 

SÜT GRUBU

Süt yoğurt, peynir ve süt tozu gibi sütten yapılan besinlerdir. Bu besinler kalsiyum minerali ve yağ içerir. Yetişkinlerin günde iki, çocukların ve gençlerin ise üç-dört porsiyon süt ve süt ürünü tüketmeleri gerekir. (Bir orta boy su bardağı süt veya yoğurt ile iki kibrit kutusu büyüklüğündeki peynir bir porsiyondur.)

 

 Vücudumuz İçin Önemi

 

• Süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, kemiklerimizin ve dişlerimizin sağlıklı gelişmesini sağlar.

• Hücrelerimizin çalışmasında önemli rol oynar.

• Yoğurt yemek ve tuzlu ayran içmek, ishal tedavisinde hayati önem taşır.

 

ET, YUMURTA VE KURUBAKLAGİL GRUBU

 Et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek, ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlu besinler bu grupta yer alır. Bu besinler protein, mineral, vitamin, yağ ve karbonhidrat içerir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubundan günde iki porsiyon alınmalıdır.

Bu besinlerin her gün tüketilmesi gereken miktarları şöyledir:

- Et, tavuk, balık vb. 50-60 g (iki ızgara köfte kadar)

- Kuru baklagiller 90 g (bir çay bardağının alabileceği kadar)

- Yumurta haftada üç-dört adet

 

Vücudumuz İçin Önemi

 

• Büyümeyi ve gelişmeyi sağlar.

• Hücrelerimizin yenilenmesini ve dokularımızın onarımını sağlar.

• Kan yapımında görevli önemli besin içeriklerini sağlar.

• Sinir ve sindirim sistemlerimiz ile derimizin sağlığında görev alan besin içerikleri en çok bu grupta bulunur.

• Hastalıklara karşı direncimizi artıran besin içeriklerini sağlar.

• Özellikle protein ihtiyacının arttığı bebeklik ve çocukluk dönemlerinde, bu gruptaki besin içeriklerinin alınması önemlidir.

 

SEBZE VE MEYVE GRUBU

 

Bitkilerin yenebilen her türlü kısmı, sebze ve meyve grubu altında toplanır. Sebze ve meyvelerin içeriklerinin önemli bir kısmını su oluşturmaktadır. Bunun yanında mineral ve vitamin bakımından zengindir. Sebze ve meyve günde en az beş porsiyon (Bir orta boy elma, muz, portakal veya iki fincan pişmiş sebze bir porsiyondur.) sebze ve meyve tüketmemiz gerekir.

 

Vücudumuz İçin Önemi

• Hücrelerimizin yenilenmesini ve dokularımızın onarımını sağlar.

• Büyümemize ve gelişmemize yardım eder.

• Deri ve göz sağlığımız için önemlidir.

• Diş ve diş eti sağlığımızı korur.

• Hastalıklara karşı direncimizi artırır.

• Kalp-damar hastalıklarının ve bazı kanser türlerinin oluşma ihtimalini azaltır.

• Bağırsaklarımızın düzenli çalışmasına yardımcı olur.

• Vücuda zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.

 

EKMEK VE TAHIL GRUBU

Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıllar ve bunlardan yapılan ürünler bu grup içinde yer alır. Bu besinler vitamin, mineral, protein, yağ ve karbonhidrat içerir. Tahıl ürünleri günde altı porsiyon tüketilebilir. (Bir dilim ekmek veya dört yemek kaşığı pilav bir porsiyondur.)

 

Vücudumuz İçin Önemi

• Vücudumuzun enerji kaynağıdır.

• Çavdar ve yulaf gibi lif içeriği yüksek olan besinlerin tüketimi, bağırsaklarımızın düzenli çalışmasını sağlar.

Yeterli ve dengeli beslenebilmek için dört farklı besin grubundaki bu yiyeceklerden her gün yeteri kadar tüketmeliyiz. Besin gruplarında yer alan herhangi bir besin içeriğinin yetersiz alınması durumunda, vücutta o besin içeriğinin görevi yerine getirilemez. Bunun sonucunda da vücudun çalışması aksar ve bazı hastalıklar ortaya çıkar. Sağlığımızı korumanın ve hastalıkları önlemenin temel şartı yeterli ve dengeli beslenmektir.

 
Ziyaretçi Sayacı
 
Arama
 
Gündemdekiler
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol